Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
Share
Savaştan on yıl önce, Riviera’da küçük bir pansiyonda kalıyordum. Masada oturduğum sırada, hiç beklenmedik bir şekilde çok büyük bir kavgaya, belki karşılıklı nefret ve hakarete varmasına ramak kalan sert bir tartışma çıktı. İnsanların çoğunun muhakeme gücü körleşmiştir. Kendilerine doğrudan dokunmayan, sivri ucu ısrarla sert bir şekilde duyularına kadar etki etmeyen şey, onları neredeyse hiç harekete geçirmez ancak gözlerinin önünde cereyan eden, duygularına dokunacak en ufak şey bile içlerinde ölçüsüz bir tutkuyu ateşler. İşte o zaman duyarsızlıklarının yerini gereksiz ve aşırı öfke alır.
İşte zaman zaman yemekte bir araya gelen, kendi hâlinde sıradan insanların oluşturduğu, çoğu zaman havadan sudan konuşan, pek derin konulara girmeyen, önemsiz şakalar yapan, yemekten sonra ise dağılıveren grubumuzda da böyle oldu. Alman evli çift dolaşmaya ve amatörce fotoğraf çekmeye, keyfine düşkün Danimarkalı adam o sıkıcı balık avına, kibar İngiliz bayan kitaplarının başına, İtalyan evli çift Monte Carlo’ya kaçamak yapmaya giderlerdi. Ben ise ya bahçedeki koltuğa kurulur, tembellik ederdim ya da çalışırdım. Ancak bu kez hepimiz bu sert tartışmayla yerimizde donup kaldık...
Yazar: Stefan Zweig